|
|
| 17.10.16 16:11 | | Başvuru İçin:Adınız ve Soyadınız : Karakter Bilgisi : ( Bu alanı eksik dolduranların başvurusu kabul edilmeyecektir.) İstediğiniz Rütbe : Online Süreniz : Örnek Rp : ( Spoiler içinde veriniz.) Kontenjan için tık. |
|
 | |
| 20.10.16 21:08 | | Adınız ve Soyadınız :Njord GrimstoneKarakter Bilgisi : Aslen İsveçli olan Njörd ailesine sıkıca bağlı bir büyücüdür. Sevdikleri tarafından bir kenara atılmak belki de hayattaki en büyük korkusudur. Yaşamdan pek keyif almasa dahil sevdikleri ona her zaman güç verir ve buna karşılık Njörd karşılığını misliyle vermeyi kendine görev edinir.İstediğiniz Rütbe : SeherbazOnline Süreniz :2-3 SaatÖrnek Rp : (Spoiler içinde veriniz.)- Spoiler:
-
Karlı İngiltere'nin üstüne pamuk gibi serpilmişti. Gözlerini ovalayarak yatağından kalkan Njörd,çıplak ayaklarıyla döşemelerden sıçrayarak sıcak şömineye doğru yola koyuldu.
Odasının duvarları gözleri gibi uçuk gri rengindeydi. Küçücük yatağı tahta döşemeler ve gri renkli duvarların karmaşası içinde kayboluyordu.Ateşin başında ellerini ısıtırken gözleri parıldayan kıvılcımlara dalmıştı.Sarı ve kırmızı renklerin dansına o kadar kaptırmıştı ki kendini elinin git gide ateşe yaklaştığını fark edemedi bile. Bir anlık acıyla elini çekti ve homurdanarak parmağını ağzının içine aldı.Şöminenin önünden kalkıp doğruca annesi ve babasının yatak odasına doğru yola koyuldu. Ahşap merdivenleri teker teker çıktıktan sonra odalarının kapısını araladı. İçini birden bir korku ele geçirdi. Gördüğü manzara ancak bir çocuğu bu kadar korkutabilecek kadar korkunç olduğunu bilse de kendine engel olamadı. Yatak bomboştu ve daha saat sabah 5 idi. Koşarak bir çırpıda merdivenleri indi ve dolaptan montunu sırtına geçirdi. Botlarını giydikten sonra dış kapıyı araladı ve dışarı çıktı.
Etraf bembeyazdı ve Njörd hala korkuyordu. Tüm gücüyle bağırdı :
"Anne baba ! Neredesiniz ?!"
Tam o sırada bir gıcırdama sesi duydu ve yavaşça yukarıya baktı. Kafasını kaldırdığında gördüğü şey hiçbir şey olmuştu. Aniden çatıdan düşen kar yığını küçük Njörd'un üstüne çöreklenmişti. Bir el uzandı karlar içerisinden Njörd'a. Bu babasıydı.
"Gel bakalım küçük şeytan" diyerek kucağına aldı güzel gözlü oğlunu.
"Biz de annen ile birlikte bu güzel sabahı değerlendirmek istemiştik"
Njörd,ondan habersiz dolaşmaya gittikleri için onlara öfkeli bir yandan ise geri döndükleri için çok mutlu olmuştu. Hiçbir şey demeden babasının yanağına bir öpücük kondurdu. Gözlerinin içine baktı.Daha sonra babasının kucağından inip annesinin eteklerine sarıldı. Annesi hafif bir tebessümle oğlunun saçlarını okşamaya başladı. Njörd ikisinin de ellerinden tuttu. Bir ömürlük hissiyatını bir cümle içerisinde ifade etti :
"İyi ki varsınız "
|
|
 | |
| 20.10.16 21:11 | | Ailemize hoşgeldiniz, rütbenizi veriyorum! İyi Eğlenceler.. |
|
 | |
| 02.11.16 19:09 | | Adınız ve Soyadınız : Asriel GibbensKarakter Bilgisi : Aslen safkan İngiliz bir büyücü ailesinde doğmasında rağmen pek çok İngiliz çocuğu gibi Hogwarts’a gitmek yerine Durmstrang’a gitti. Bunun nedeni gerek İngiltere’deki politik gerginlik gerek de Hogwarts’ın Muggle soylu öğrencileri kabul etmesiydi. Durmstrang’da aldığı Karanlık Sanatlar ve Tılsım ağırlıklı derslerin etkisi ile okuldan mezun olduktan sonra hemen dünyanın her yerindeki büyüleri incelemek için öncelikle Afrika olmak üzere Ortadoğu ve Çin’e gitti. Ne yazık ki annesinin vefatı üzerine bu hayali yarım kaldı ve İngiltere’ye geri döndü. Babasına destek olduğu dönemde zamanını çokça okuyarak ve araştırmalara devam ederek geçirdi. Bir süre animagus olmak için çabalasa da bu çabasını asla gerçekleştiremedi. Kendini daima politikadan uzak tutarak bir nevi annesine verdiği sözü tutmaktadır. İstediğiniz Rütbe : Baş SeherbazOnline Süreniz : 2-3 SaatÖrnek Rp : (Spoiler içinde veriniz.)- rp:
-
Elimdeki ufacık aynaya bakarak sarı iri bukleli saçlarımı ve dağılan hatta dudağımın kenarından akan kurumuş kanlı rujumu düzeltiyordum. İlk defa yaşadığım şeyden dolayı çok garip hissediyordum. Daha önce hiç birine bir canavar gibi saldırmamıştım. Şimdi kendimden daha çok tiksiniyordum. Onun hep istediği şeyi bile bile ona vermiştim. Kendimi şimdi ona daha çok mahkûm hissediyordum. Yine de âşık olduğum adama bunu yapmaya hakkım yoktu. Kalbim onunken vücudumu başkasının yapamazdım. Bu bana aykırıydı. Belki içimdekine değil ama bana kesinlikle… Zaten bu yüzden fazla zor olmuştu bu gece. Önceden alışık olduğum minik zevk fısıltıları olmadan ruhunu vahşice azat etmiştim. “Öp beni” sözcükleri yerine “benden uzak dur ucube” sözcükleri kafamın içinde yer etmişti dün geceden beri. Can almanın her hali kötüydü belki ama ben kurbanlarımın canlarını büyük zevkler eşliğinde alıyordum. Terli bedenlerimiz birbirine değerken benim dudaklarım yavaşça onların boynuna kayar ve fısıldardım: ‘Bunun sonsuza dek sürmesini ister misin?’ Onlara masumca bir oyun gelirdi bu ve onları daha da zevke getirir bu yüzden hiç biri hayır demezdi. Küçük ısırıklarla başlayan minik oyun bir anda sessiz çığlıkları ile son bulurdu ve oyunu her zaman ben kazanırdım. Ne yazık ki dün gece böyle olmamıştı. Hem benim için zordu hem de onun için. Ne olduğumu anladığında iri bedeni ile bana vurmaya çalışmıştı ama mermerden farkı olmayan tenim onun dokunuşlarına aldırmamıştı bile. Onun nasırlı elleri benim süt beyazı tenimi sıkmaya başlayınca da bulduğum ilk fırsatta uzun tırnaklarımı ardından elimi onun karnına saplamıştım. Akan kana aldırmadan onu şaşkınlığında minik bir kahkaha atmıştım ve işte şimdi yatağın üstünde kanlar içinde bir ceset yatıyordu. Ondan kurtulmam gerekiyordu çünkü artık benim olacak yatakta bir köylünün ölüsünün yatmasına tahammül edemiyordum. Onun pis vücudu benim gibi bir asilin yatağına değiyordu. Oturduğum yerden kalkıp çıplak ayaklarımın uçlarında giderek adama yaklaştım. Böyle bir adamla birlikte olmak… Artık bunlar tamamen geride kalmıştı. Artık yatağım sadece gül kokacaktı. Sadece tek bir erkeğin kokusu sinecekti belki de yatağıma. Fakat şu anki manzara sadece midemi bulandırıyordu. Yatağın çarşaflarının uçlarını tutup sanki yemek masası topluyor gibi cesedi çarşafların içine saklayarak yatağın üzerinden indirdim. Canavarlığımın verdiği yetenekler sayesinde ve sanki çarşafların içindekiler boş kemiklermiş gibi her basamakta duyduğum kırılan bir kemik sesiyle hızlı bir şekilde merdivenlerden karanlık salona indim. Yüzümde veya kalbimde hiçbir duygu belirtisi yoktu. Neden bir şey hissedemiyordum? Neden canavarlığımı bu kadar benimsemiştim. Neden yanımda duran öldürdüğüm adam için ağlamıyordum? Eski Natashia’yı özlüyordum belki de sırf bu yüzden. Ölümün boşluğu kapladığı salonda yalnız başıma dururken cesedi çoktan şöminenin içine bırakıp elime kibriti almıştım. Yılın bu mevsiminde gündüz vakti insanlar bacadan çıkan kara dumanın nedenini asla öğrenemeyecekti ama ben o kara dumanların anlamını biliyordum. Paris’in arka sokaklarında yaşayan minik fahişenin tekrar eski şöhretine kavuşacağını simgeleyen kara dumanlardı onlar. Karanlık geçmişimi tekrar geride bırakacağım dumanlardı. Onun ateşler içindeki erimeye başlayan derisini görünce daha fazla dayanamayıp doğruca kendimi üst kata attım.Ev sandığımdan da güzel çıkmıştı. Normalden daha büyük ve garip bir şekilde daha lükstü. Sıradan bir barmenin banyosunda kocaman bir küvet görmek kısık bir şaşkınlık çığlığı atmama neden olmuştu. Ellerim küvetin kenarlarında dolaşırken kendi kendime bir şüphe yerleştirmiştim içime. Acaba bu evin gerçek sahibi bu adam mıydı yoksa bu adam gerçekten sıradan bir barmen miydi? Ailesi olup olmadığına bile şüphe etmeye başlamıştım ki dolapta bulduğum kadın kıyafetleri içimi rahatlattı. Dolaptan kıyafetleri çıkartırken kadının benden daha kilolu olduğunu fark ettim ve dolabın derinliklerinde bulduğum gerçekten kaliteli ama modası geçmiş kıyafetleri görünce normalden daha fazla sevinmiştim. En azından bedenleri minik daraltmalarla bana olabilecek kıyafetlerdi hepsi. Modası geçmiş olmaları benim adıma leke sürebilirdi ama hepsinin yeni gibi gözükmesi ve hatta yeni olması bir yıl boyunca giyebileceğim farklı farklı kıyafetler anlamına geliyordu. Tabi Henry sayesinde bunlara gerek duymayıp Paris modasında boğulacaktım ama gurulu bir kız olup kendi imkânlarımı kullanmalıydım öncelikle. Ardından pastanın en büyük dilimi ve tabi üstündeki süsleri bana kalacaktı. Daha azına tahammül edemezdim ne olursa olsun…. Daha azı benim şanıma yakışmazdı. Prenses Natashia olacaktım tekrardan ve babamın tahtına ben geçecektim. Onun kanından biri, donuk gözlü kraliçe olacaktım ve Henry sadece bana merdivenimi getiren ve su birikintilerinde paltosunu yere seren bir adamdı. Kalbimi deli gibi attırıyor olabilirdi ama ben zaferi aşka yıllar önce tercih etmiştim. Kıyafetlerin bazılarını çıkarıp kanlı zemine aldırmadan denerken ne kadar da mutlu olduğumu ancak var olduğu belli olmayan ama garip bir şekilde içimde hissettiğim tanrı bilebilirdi. Yataga oturduğumda etrafın pisine ve en çokta yerdeki kurumuş kan birikintilerine gözüm takılıyordu. Temizletmem gerekecekti onları ama nasıl ve ne diyecektim ki? Üstelik o kadar param da yoktu. Yükselmek için başlangıçta paraya ihtiyacım vardı ama karşılayacak tek musluğumu şimdiden kurutmamalıydım. Sıkılmış bir şekilde kendimi yatağa bırakmıştım. Bütün bu hayat ben sonsuzken nasıl geçecekti ki?
|
|
 | |
| 03.11.16 15:49 | | Baş Seherbazlık mevkisi önemli olduğu için bu rütbeyi alan kişinin toplu kurgu açıp seherbazların kurgusunu şekillendirmek gibi bazı önemli görevleri vardır. Bunlara dikkat edersen sevinirim. Rütbeni onaylıyorum.  Herkesi mutlu edemezsiniz, çünkü siz lahmacun değilsiniz. |
|
 | |
| 09.11.16 17:18 | | Adınız ve Soyadınız : Lucifer Helios Karakter Bilgisi : Yunanistan doğumlu Lucifer, safkan büyücü ve cadı bir aileye sahiptir. Safkanlık Helios ailesinde bir saplantı olduğu için , bazı istisnalar dışında , soyağcında ki herkes safkandır. Diğer büyücü ailelerinden farklı olarak, Helios soyunda ,belli bir tarihten sonra, her ebeveyne sadece tek çocuk sahibi olma hakkı tanınmıştır. Lucifer kendi anne babasının tek çocuğudur doğal olarak. Ayrıca kendisinde Lilith adında tek bir kızı vardır. Hogwarts'ta eğitimini tamamlarken tanıştığı ve aşık olduğu Hae Soo adlı bir Koreli kızla 20 yaşına geldiğinde evlenmiş ve 2 yıl sonra baba olmuştur. Hayatının öncesinde gayet parlak ve neşeli bir hayatı olan Lucifer , çok sevdiği karısının ihaneti ile derinden sarsılmıştır. Kişilik olarak başarıyı ve kuralcılığı seven birisidir. Hayatında ona istemediği şeyleri yaptırabilen yegane tek varlık , kızıdır. Güneşim diyerek hitap ettiği kızı ona yaşam enerjisi veren tek şeydir. İş hayatında oldukça sert ve ciddi davranan Lucifer , arkadaşları yanında son derece rahat ve hatta bazen muzip görünebilen bir babadır.Kızının devam eden eğitimi ve kendi işi için Londra'da küçük bir evde kalmaktadırlar. Kızı mezun olduktan sonra ailesinin yüzyıllardır yaşadığı şehre gitmeyi planlasada daha karar vermemiştir İstediğiniz Rütbe : Seherbaz Online Süreniz : çok Örnek Rp : - Spoiler:
-
Gecenin karanlığında iki yakın arkadaş nefes nefese eski bir kulübeye doğru koşuyorlardı. Sarışın olan ; "Biri geliyor mu ?" derken kısa bir süre durup dinlenmek istedi. Ama arkadaşının durmaya hiç niyeti yoktu. "Yakalanmadan bu işi bitirmeliyiz. Hadi durmak yok hemen ileride. " Son güçleriyle koşarak istedikleri yere gelebilmişlerdi sonunda. Tek camlı, korkunç derecede eski görünen kulübeden içeriye aynı anda girdiler, yapıya sağlamlığıyla meydan okuyan kapıyı kapattılar. İçerisi dışarıya rağmen çokta karanlık durmuyordu sanki.
"Lilith ! Kaçmaktan vazgeç ! " kaçtıkları kişinin sesini duymuşlardı. Sarışın kız , arkadaşına korku dolu bakışlarını çevirip "Çabuk olmalıyız , bizi buldular!" dedi. Ardından yere çömeldi ve sırt çantasından bir kaç küçük şişe ve bir rulo şeklinde bağlanmış kağıt parçası çıkartıp yere koydu. Aceleyle titreyen elleri ile şişeleri açan kız hepsini birleştirip , şişenin içindeki şeyin yarısını içti. Geri kalanı arkadaşı içindi. Bu sırada kızlardan diğeri elindeki ilginç eldivenini çıkardı ve ellerini kapıya doğru çevirip bir şeyler mırıldanmaya başladı. " Hedera helix " dedikten sonra kapıyı ve duvarı saran sarmaşıklar ; "Carnegiea gigantea" demesinin ardındanda kapının önünde beliren büyük kaktüsler onlara zaman kazandıracaktı.
"Bunlarla beni durdurabileceğini mi sanıyorsun Lilith? Ama ilk senene göre iyi öğrenmişsin aferin benim öğrencime!" duydukları kahkaha ile hemen yapmaları gereken işe odaklandılar.
Sarışın kız elindeki yarım şişeyi arkadaşına uzattı. Şişe tamamen bittiğinde sarmaşıkların sardığı duvarda kırılarak yok edilmişti. Rulo halinde ki kağıtta yere açık şekilde serilmiş bekliyordu. Bu sefer sırt çantasından çıkarttığı bıçağı arkadaşına uzattı sarışın bukleli kız , bu sırada büyük bir gürültüyle patlayan kapı yok olmuştu bile. Kızlar yerlerinden bir milim bile kıpırdamadan içeri giren kişiyle bakışıyorlardı şuan. Adam kızların amacını anlamıştı.
"Sakın deneme Lilith!" Tehditkarca söylenen bir kaç kelimeye kızın cevabı "Benim adım Lilith değil." olmuştu soğukkanlılıkla. Avucuna açtığı çizikten damlayan kanlar sinirli şekilde bekleyen adamın ayağına doğru süzülmeye başlamıştı. Ve sonunda arkadaşının elini tutup , kanayan elini kağıda bastırdığında söylemesi gereken iki kelime kalmıştı. "Nymphaea.." karşındaki adama zaferle gülümserken adamın "Hayır yapma!" dediğini duydu ve devam etti "..Lotus".
"Kahretsin..." 3.tekil oldu inşallah kabul olur.
|
|
 | |
| 09.11.16 23:10 | | Işık sizinle olun Bay Helios! (Lumos'umuzun yokluğunu hissettirmeyelim.) |
|
 | |
| 22.11.16 23:02 | | Adınız ve Soyadınız : Leonardo P. Maqe Karakter Bilgisi : (Bu alanı eksik dolduranların başvurusu kabul edilmeyecektir.) Son derece soğuk kanlı bir yapısı vardır. Sert bir yapıya sahip ve aşırı adaletçi. Haksızlığa tahamülü yoktur ve öğrencillik yıllarında seçmen şapka Griyffindor ile Hufflepuff arasında kararsız kalsada bu zelliğinden dolayı Hufflepuff seçilmiştir. Anne muggle baba ise eski sihir tarihi profesörüdür. Babasını darbe sırasında kaybetmiştir. Ailenin en büyük çocuğu olan Leonardo kendisinin tam tersi özellikleri barındıran sevecen bir kız kardee sahiptir. Küçükken araları çok iyi olsada zamanda aralarındaki bağ kopar ve Leonardo kendini işine odaklanır. Okulda iyi bir büyücü olmak için uğraşan Leonardo eğitim hayatından sonrada iyi bir kariyer yapmak için uğraşır. İstediğiniz Rütbe : Hogwarts Yüksek Eğitim Müsteşarları Online Süreniz : Ders saatleri dışında hergün Örnek Rp : (Spoiler içinde veriniz.) Akatriel Wisdom   - Spoiler:
-
- Spoiler:
-
- Spoiler:
-
- Spoiler:
-
|
|
 | |
| 23.11.16 13:25 | | Rütbeniz veriliyor. Zaman zaman yöneticilerimizden kurgusal istek almanız mümkündür, bunu unutmayın. Sihirli günler! |
|
 | |
| 11.12.16 14:43 | | Adınız ve Soyadınız : Merohi Diaz Karakter Bilgisi : (Bu alanı eksik dolduranların başvurusu kabul edilmeyecektir.) 30 yaşındaki Merohi her zaman sıcakkanlı, paylaşımcı ve kendini geliştirmeye düşkün bir kız çocuğu olmuştur. Çok kısa süre içerisinde hayatında hızlıca değişen şeyler onun da hayata bakışında ani değişikliklere sebep olmuş; dışarıdan görünen eğlenceli ve sevecen tavrı çok değişmez ki içerisi bir anda buz kesmiştir. Ailesi ile ilgili yaşadığı inişli çıkışlı dönem sonucu kendisini onlardan en uzak yere atmaya karar vermiş ve Sihir Bakanlığına başvuru yapmıştır. Çocukluğundan beri en büyük hayali ailesinin İspanya'da işlettiği büyücü otelinin başına geçerek aile imparatorluğunu yönetmek iken tüm bunlardan uzak yalnızca işine odaklanabileceği yer olan İngiltere'ye döner. Hogwarts'tan mezun olduğundan beri gelmediği bu şehir, bu ülke onu çok farklı karşılayacaktır.İstediğiniz Rütbe : Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi BaşkanıOnline Süreniz : İş mesai saatleri dışında neredeyse her gün 1 saat.Örnek Rp : - Spoiler:
-
Uyanalı saatler olmuştu. Israrla yatağında bir sağa bir sola dönerken yorganını kafasına kadar çekerek simsiyah perdenin aralığında bir şekilde yolunu bularak gözünün içine kadar girmeyi başaran gün ışığından kaçmaya çalışıyordu. Artık uykuya dönmek imkansızdı ama tüm hücreleri yataktan çıkmaması için ayrıca çaba gösteriyordu. Babasının son bir hızla çarpıp çıktığı mutfak kapısının sesini duyunca dayanamayıp kendini bir hışımla yataktan dışarı attı. Perdesini sinirle açıp camı sonuna kadar araladı. Buz gibi ama tertemiz kış sabahı yüzüne vurduğunda bir an tüm uykusunun açıldığıni hissedi. Mutfaktan gelen bağırışma sesleri, çarpılan kapılar bir anda yok oldu zihninde. Gözlerini yumduğunda gözünün önünde canlanan manzara uçsuz bucaksız manzarasıyla Hogwarts vadisiydi. Yapraklarını aylar önce dökmüş görkemli ağaçlar, karanlık ormanın içlerinden buz tutmuş yuvaları arasında ısınmaya çalışırken öten kuşlar Hagrid'in kulübesinin olduğunu tahmin ettiği taraftan gelen o hafif ve gri duman. Odasının kapısının aniden tıklanmasıyla tüm bu manzara geldiği hızla yok oldu. Yerini soğuk, karanlık ve tahtakurusu kokan odasının yalnız ve boş duvarları almıştı. "Efendim Tamara?" "Hanımefendi kahvaltı bitmek üzere, sizi bekliyor herkes." Gözlerini devirerek kıyafet dolabına doğru yürüdü. Bir kaç saniye cevap vermeden dolabın kapağını açtığı sırada zavallı hizmetçi kızın kapının önünde tir tir titreyerek beklediğinin farkındaydı. Ona da üzülüyordu. Babası ile çalışmak kolay değildi. Terslememeye çalışarak derin bir nefes aldı ve olabildiği kadar sakin bir ses tonu ile "Bugün kahvaltıyı atlayıp yola çıkacağımıi söyle lütfen Bay ve Bayan Diaz'a. Sihirsel Taşımacılık Departmanı ile toplantım var." Tamara'nın uzaklaşan ayak sesini duyduğunda bir an zavallı kızın "eyvah Bay Diaz bunu duyunca köpürecek, nasıl söylerim" der gibi telaşla mırıldandığını hayal edebiliyordu. Az kalmıştı. Bu karmaşadan kurtulmasına çok az kalmıştı.
-Ertesi sabah , Londra , İngiltere -
Öğrencilik yılları boyunca Hogwarts ve ailesinin evi arasında dokuduğu mekikler yüzünden yılın belli dönemi İngiliz diğer dönemi İspanyol kültürü yaşıyordu. İlk başlarda kendisini iki tarafa da tamamen ait hissetmezken yaş ilerledikçe ailesi ile arasındaki fikir ayrılıkları büyümeye başladı. İşler kopma noktasına geldiğinde Hogwarts'tan mezun olmuştu ve babasına Güney Amerika ve İspanya'daki otellerin başına geçmek istemediğini ilk defa o zaman söylemişti. Babasının kopardığı kıyameti ve günlerce süren yaygarayı hayal etmek zor değildi. Merohi'e söylediği sözler kaldırılabilir cinsten değildi ancak o artık umursamıyordu. İstediği şeye ulaşmasına yardımcı olacaksa her türlü hakaret ve aşağılamaya kulaklarını kapamaya hazırdı. Geniş, beyaz mermer kaplamalı mutfağın ortasında haykıran babasının 12 yıl önceki sesi dün gibi kulaklarındaydı. "Hep o lanet İngilizler yüzünden! Sana onu Hogwarts'a göndermememiz gerektiğini söylemiştim Arianna, beni asla dinlemedin asla! Onu kendilerine benzettiler ve şimdi üç beş ucube ile birlikte o pislik bakanlıkta kendini çürütmek istiyor. İnanamıyorum!" Annesi çaresizce kızına bakarken babası ise söylenmeyi asla kesmiyordu. Merohi artık ağzını açıp itiraz bile etmek istemiyordu. Çünkü cevap verdikçe bu anlamsız kavga uzayacak, onun istediği şeye ulaşması için engeller artacaktı. Elbet bir şekilde o bakanlığa gidecekti ancak babası bunu zorlaştırmak için elinden geleni yapardı. Sabrını en çok geliştirdiği dönem buydu herhalde. Bakanlığa ilk gelen stajerler daire başkanlarının karşısında titrerken ya da kendisine yapılan bir haksızlıkta hemen saman alevi gibi parlarken Merohi'nin sakince duruşu ve aldırış etmeyişi bir çok bakanlık çalışanının ilgisini çekmişti. Evden antremanlıydı. Bilmiyorlardı. Kalabalığın içerisinde hızla ilerlerken arkasından yaklaşan yeni stajerin sesini duydu. "Fransa ile son 10 yılda yaşanan tüm sihirsel anlaşma ve kural ihallerinin dosyalarını masanıza sabah bıraktım Bayan Diaz, günaydın." Genç adam nefes nefese kalmış, etrafından hızlıca akıp giden cadı ve büyücülere çarpa çarpa Merohi'ye yetişmeye çalışıyordu. Merohi ise hafifçe başını sallayarak ona karşılık verdi. O hızlandıkça genç adam geride kalıyordu. "Arşiv daire sorumlusu Bay Algoet dosyaları verirken yine imalı imalı laflar söyledi ama bugün de Fransız milliyetçiliği üzerinde herhalde." Bu cümlesi Merohi'yi sessizce güldürse de esprinin etkisi üç saniye sonra sona erdi. Asansörün kapısında Baş Seherbazı gördü. Yanında kısa boylu, sinsice görünümlü genç bir kadın vardı. Kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Adam sessizce asansöre binince kadın dışarıda kaldı, bir an göz göze geldiler. Başıyla hafifçe selamlayarak kendi dairesine giden asansörün yolunu tuttu. Kafasında aynı anda yüzlerce madde ve onun yorumu geçiyordu. Ara ara kendini sesli düşünürken yakalasa da artık aldırış etmiyordu.
Masasına yaklaştığında biriken dosya yığınını gördü. Derin bir nefes alarak çantasını sandalye üzerine bırakıp ceketini askıya astıktan sonra asasını hafifçe masanın üzerinde gezdirerek dosyaların ilgili raflara sessizce uçup yerleşmesini izledi. Bir başka asa hareketiyle kahvesi masasına doğru gelirken kapının hafifçe tıklandığını gördü. Odaya girip sandalyeye oturduğu anda bu nasıl oluyordu. Her sabah hem de! "Gelebilirsin." Kapı hafif bir gıcırtı ile sakince aralandı. Kapıda gördüğü bir çift göz bir an için nefesini kesse de yalnızca koltuğunda hafifçe doğruldu. Paniğini asla belli etmeyen sakin bir tavırla, yerinden kalkmadan masasının karşısındaki deri sandalyeyi işaret ederek. "Ben de sizi bekliyordum.
|
|
 | |
|